ÇOCUKLARLA KONUŞULMASI ZOR KONULAR -ÇOCUKLARDA ÖLÜM KAVRAMI VE YAŞANAN KAYBIN KONUŞULMASI

ELİFCAN ÖZTÜRK ( Uzman Psikolog / Psikoterapist )



Çocuklarla konuşulması zor konular içinde bu kez ölüm kavramını ele alıyoruz. Aileler için zaman zaman kaosa dönüşmesi durumu ise herhangi bir kayıp yaşanmasa da tıpkı cinsellik gibi çocukların sordukları sorular aracılığıyla da mümkün olabilmektedir. Bu soruların üzerine kayıp yaşandığında da işler daha da karmaşık hale gelebilmektedir.

                3 yaşına kadar çocukların dil gelişimi ve kavram kazanımı sınırlı olduğundan ve sadece gördüğü nesneleri merak ettiklerinden dolayı ölümün varlığının farkına varamazlar. Yakın kişilerin kayıplarında çok fazla yokluk hissetmezler, unutabilirler. Bu nedenle herhangi bir kayıp yaşamış çocuğun ilgisiz tavırları yadırganmamalıdır.

                3 ile 6-7 yaşları arasındaki çocuklarda ise merak duygusu geliştiğinden ve çevresinde olup bitenlerin farkına vardığından aileler daha çok soruyla karşılaşabilirler. ‘Ölüm ne demek?’, ‘Ölünce ne oluyor?’, ‘Şimdi nereye gitti?’, ‘Bir daha gelmeyecek mi?’ gibi sorularla sık sık karşılaşılmaktadır. Bunun için kendi hayatlarında birinin kaybını yaşamış olmaları gerekmez. Yetişkinler konuşurken bir kaç şey duyması ya da televizyonda görmesi onlar için yeterlidir. Aynı zamanda bu yaş grubu çocukların soyut düşünme becerisi gelişmediği için olayları somutlaştırma eğilimi içindedirler. Yani ölümü uyumaya benzetebilirler ya da benmerkezci olduklarından kendilerinin veya başka kişilerin suçuymuş ve cezaymış gibi algılayabilirler. Bu nedenle;

  • Onlarla konuşurken benzetmelere ya da neden-sonuç ilişkisine değinmeden cevap vermek gerekmektedir. Yanlış yaklaşımlar çocuğun kendisini suçlamasına, benzetme kurulan olay ya da eylemleri yapmaktan kaçınmasına neden olabilmektedir (ölümün uykuya benzetilmesi sonucu çocuğun uyumaktan kaçınması ya da ölen kişinin yukarıdan onu izlediğini somut düşünerek kaygılanması vb).
  • Cevaplar kısa, net ve yalın olmalıdır. Cevapların kaçınılarak verilmesi ya da hiç verilmemesi, çocuğun yetişkinlerin bile çekindiği konu hakkında konuşmaması ve soru sormaması gerektiği mesajını verebilmektedir. Böyle bir durumda çocuklar hayal dünyaları geniş olduğu için eksik bilgileri kendi zihinlerinde tamamlayıp yanlış yargılara ulaşabilmektedirler.
  • Doğum kadar ölüm de yaşamın doğal bir evresidir. Doğum nasıl çocuğun yaşına uygun düzeyde anlatılıyorsa ölüm de aynı derecede konuşulmalıdır. Kayıp durumlarda tepki göstermeye neden olan şeyin ölüm kavramı değil, kaybedilen kişiye duyulan özlem olduğu çocuklara belirtilmelidir.
  • Ölen kişi çocuğun anne, baba ya da kardeş gibi birinci dereceden yakınlarındansa ve yaşı giden kişinin farkına varabileceği düzeydeyse çocukla kaybedilen kişi hakkında konuşmak, özlem duygusundan bahsetmek ve hislerinde yalnız olmadığını belirtmek çok önemlidir. Olumlu ya da olumsuz pek çok duygu ve düşünce dile getirebilmektedirler. Olumlular kadar olumsuz olanlara da empatik bir şekilde yaklaşmak en doğrusudur. Çocuğun ölüm karşısındaki tepkilerinin bir bütün şeklinde kabul edildiği vurgulamalıdır.
  • Kayıp durumlarında en çok tartışılan konulardan biri de çocuğun cenaze törenine katılıp katılamayacağıdır. Bu konuda sınır olarak kabul edilen belirli bir yaş söylenmesi çok güçtür. Ölen kişinin yakınlığına, çocuğun bilişsel kapasitesine ve bu kaybı nasıl karşıladığına bağlı olan pek çok değişken vardır. Burada kullanılacak en iyi yöntem çocuğun iyi gözlenmesi ve isteklerinin doğru şekilde analiz edilmesidir. Çünkü kimi durumlarda kaybın somutlaştırılması ve inandırıcı olması için çocuğun törene katılması yararlı olacaktır. Gene de 6 yaşından önce onların gömme kısmına tanık olmamaları da tavsiye edilmektedir.
  • Çocuğu korumak adına ölüm nedeniyle ilgili eksik veya yanlış bilgi verilmemektedir. Doğruları konuşmak her zaman için her konuda en iyi yoldur. Ayrıca dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta da ölüm nedeninin yaşlı olarak aktarılmamasıdır. Genç ölümlerle karşılaştığında çocuk yeni durumu kavramakta güçlük çekebilmektedir.

7 yaşından sonra çocuklar yavaş yavaş soyut düşünme becerilerini edinirler. Ölüm olgusunu daha gerçekçi bir biçimde kavramaya başlarlar. Hayatın bir parçası olduğunu anladıklarında ikinci bir merak konusu gündeme gelir; ölümden sonra hayat ve dinin bu konuda bize söyledikleridir. Sorgularlar, merak ederler, akıl yürütürler ve kendi düşüncelerini oluşturmaya çalışırlar. Bu süreç içinde ebeveynlerinin ya da yakınlarının kendi düşüncelerini empoze etmesi, çocukların akıllarına yatmayan sonuçlara ulaştıklarında ‘günah’ tepkisini alarak engellenmeleri kafalarındaki soru işaretlerini gidermediği gibi çeşitli korkular edinmelerine de neden olabilmektedir (kötü bir şey yaptığında cehenneme gidecekleri söylenen çocuklar ciddi kaygılar yaşayabilmektedirler). Onların kendi doğru ve yanlışlarının olması, düşüncelerini savunabilmeleri ve bir birey olma yolunda sağlam adım atmaları için soru sormaları ve düşünmeleri engellenmemelidir. Hem böylece doğru sonuçlara ulaşmaları daha mümkün olmaktadır. 

Scroll to Top