6 yaşla beraber okula başlayan çocuklar; artık daha az kontrol edilebilir ortamlara dahil olan, nispeten daha sosyal, her gün yeni şeyler öğrenen bireyler haline gelmektedirler. Artan bilişsel kapasiteleri, merakları ve soyutlama becerileri ile düşünürler, soru sorarlar ve akıl yürütürler. Fakat bebeklik ve çocukluğun verdiği genital gölgelere merak yavaş yavaş sönmeye başlamaktadır. Keşif dönemi bitmiş, cinsellikle ilgili durağan döneme girilmiştir. Ön ergenliğe kadar da bu durum böyle devam etmektedir. Aileler tam da çocuklarının bu alana merakının yatıştığını düşünürlerken daha da karmaşık sorulara maruz kalmaktadırlar.
Bu dönemde çocukların cinsel konulara karşı merakları bitmese de yön değiştirmektedir. Öğrendikleri bilgiler, gördükleri dersler ya da arkadaşlarından duydukları, kafalarında yeni soru işaretleri oluşturmaktadır; ‘Ben nasıl dünyaya geldim?’, ‘Sevişmek ne demektir?’, ‘Annemin karnına nasıl girdim?’. Aslında bu dönemde olan; dünyayı keşfetme arzuları, daha çok şey öğrenme istekleri, hayatı anlamlandırma çabalarından başka bir şey değildir. Ailelerin de soruları kişiselleştirmeyip konuya bilimsel yaklaşmaya çalışmaları, onları daha da rahatlatacaktır. Yani aslında çocuğun öğrenmek ya da duymak istediği şey kendi anne babasının cinselliğinden çok insanoğlunun türünün devamlılığını nasıl sağladığı hakkındadır. Bu bilinçle yola çıkılması, hem çocuğun zihnindeki soru işaretlerini gidermemize hem de cinsellikle ilgili konularda çocukların anne babalarıyla paylaşımda bulunmasına ya da onlara rahatça sorular sormasına yardımcı olur. Çünkü ergenlikle beraber işler ailelere ve çocuklara göre daha karmaşık hale geldiğinde, bu güven ilişkisine ihtiyaç duyulmaktadır.
Bu dönemde çeşitli sorularla karşılaşan aileler;